Afet uzmanı Dr. Kaptan: Bina öldürmez, kontrolsüzlük
DUVAR – Maraş’taki sarsıntıların tam bilançosu henüz ortaya çıkmadı. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insan var. Hatay, Diyarbakır ve diğer illerde birkaç yıllık olduğu belirtilen binaların yıkıldığına tanık olduk.
Son günlerde yeni yapılardan ev almak isteyenlere ‘müjde’ diye sunulan konut kredisi sektörde hareketlenmeye neden olurken, sıfır olduğu belirtilen ve Deprem Yönetmeliği’ne uygun olarak yapılan binalara artık yeni konut kredisi verildi. bir soru işareti.
Ev sahibi olmanın zor olduğu, beyin sarsıntısı sonrası hayatta kalmanın çok daha zor olduğu bu günlerde, afet uzmanı Dr. Kubilay Kaptan ile konuştuk.
‘KES, SEYİR, TUT HAREKETLERİNİN ESAS AMACI SİZİ BOZULMAYAN BİNADAN GÜVENLE ÇIKARMAKTIR’
Dr. Kaptana önce deprem anında nasıl davranmamız gerektiğini soruyoruz. İlk cümlesi “Ülke genelinde son deprem tatbikatında yapılanları unutun” oluyor. Orada gösterilen çökme, tutma, tutma davranışının hedefinin bile yanlış ifade edildiğinden ve yapılış şeklinin yanlış gösterildiğinden bahsediyor.
Yüzbaşı, “Yıkılacak binanın altında siz hayatta kalacaksınız diye yapmıyoruz bunu. Bunu kafamızdan silelim. Ne yazık ki kötü bir şekilde yerleşti. 80’lerde yayınlanan hayat üçgeni anlatısı da çok zarar verdi” diyor.
Asıl amacın konuttan güvenli bir şekilde çıkmak olduğuna işaret eden kaptan, şu uyarıları yapıyor: “Ülkede tamamen çökecek binaların oranı yüzde 6. Bina tamamen çökerse, altından sağ çıkmanız bir mucizedir. Cenin pozisyonuna gelmek kesinlikle şansınızı artırabilir. Üzerinize düşen modüllerden sonra boşluk olması da ayrıca değerli. Ama tekrar söylüyorum bunlar birer mucize. Çökme, kapan, tutma tatbikatı yapmamızın nedeni hasar görmüş ancak yıkılmamış binalardan sağlam bir şekilde çıkmanız içindir. Beyin sarsıntısı sırasında yaralanmaları önlemek için. Çökme, kapan ve tutuş egzersizinin temel amacı, başınızı koruduğunuzda üzerinize düşecek nesnelerden korumak ve kapladığınız alanı azaltmak, yuvarlanıp bir yere çarpmamak, nesnelere takılıp kalmamaktır. vücudunuzun rastgele bir yerine atılır. Önce şunu çok iyi anlayalım.”
‘DEPREM SIRASINDA DAVRANIŞLARIMIZ REFLEX OLMALI’
Deprem anında merdivenlere yönelmek, panik içinde donakalmak ya da camdan dışarı bakmaya çalışmak yapılmaması gereken davranışlar olduğunu belirten Dr. Kaptan, yapılması gerekenleri ise şöyle açıklıyor: “Yapacağınız şey sağlam nesne; mümkün olduğunca küçülerek altında veya yanında durup depremin geçmesini beklemek. Bunu yapacaksın ama bunu yapmanın bir kuralı var; bunu daha önce defalarca tekrarlamış olmak. Bunu o kadar çok tekrarlamalısın ki refleks haline gelmeli. Bunun yokluğunda birçok kişinin deprem anında yaşadığı trafik kazası geçirince donup kalan sürücü gibi olursunuz. Çünkü ilkokuldan beri bize bu öğretilmedi.”
‘DEVLET OLARAK SORUMLULUK DÜZEYİNİ BİREYLERE YERLEŞTİRMİYOR’
Deprem çantasının değerine değinen Dr. Kaptan, deprem bittikten sonra yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor: “Deprem çantanız mutlaka olmalı. İçini makul aralıklarla yenilemeniz gerekiyor. Evden çıkarken gazı kapatmayı ve elektrikli aletlerin fişini çekmeyi unutmayacaksınız. Sarsıntı bitince bu çantayı alıp dışarı çıktınız ve mümkün olduğunca binalardan uzakta, açık bir alanda beklemeye başladınız. Bunun dışında insan olarak yapabileceğiniz bir şey yok. Bunlar bize resmi kurumlar tarafından öğretilmediğinden, planlanmadığından, bunlar şahısların hisseleridir.”
Kaptan hem binadaki komşularla hem de mahallede yaşayan insanlarla koordinasyon içinde olmayı ve bunları önceden planlamayı ve konuşmayı değerli buluyor.
‘GENEL DENETİMLERDE KAĞIT ÜZERİNDE KALIN’
Bir diğer sorumuz da son sarsıntılarda yıkılan ‘yeni’ binalarla ilgili. Çünkü 10 ili etkileyen depremlerde birçok yeni binanın yıkıldığına tanık olduk. Marmara Depremi sonrası yapılan binaların güvenli olduğuna dair yaygın bir kanı var.
Kaptan bu durumu “Bu bir Deprem Yönetmeliği sorunu değil, binaların ona göre yapılmaması sorunu” şeklinde özetliyor. Kaptan, Deprem Yönetmeliğinde en ufak bir sorunun hatta daha fazlasının olmadığını belirtiyor ve şu bilgileri veriyor: “Sorun mühendislikte de değil. Çok yeterli inşaat mühendislerimiz ve bilim adamlarımız var. Sorun çok kolay, kontrol eksikliği. Hiç kimse binanın yeni yapıldığı veya ünlü bir müteahhit tarafından yapıldığı için Sarsıntı Yönetmeliğine uygun olduğunu düşünmesin. Genelde kontroller kağıt üzerinde kalıyor, uygulamaya yansıtılmıyor, kullanılan malzemelerin kalitesi projede gösterildiği gibi değil gibi bir çok etken var.
Dolayısıyla denetlenmemesi, uyarılmaması ve ‘bilerek’ göz ardı edilmesi sonucu yeni yapıldığı söylenen binaların depreme dayanıklılığı belirtilenin çok altında. İnsanlar ne yapacak? Ne yazık ki, en kötü durumda olan insanlardır. Anayasamız konut güvenliğini emrediyor. Bunu sosyal devlet yapıyor ama 10 bin liralık ev de alsanız 10 milyon liralık da ev alsanız bilemezsiniz. Resmi kurumları size bunu sağlıyor. Bu pek iyi çalışmadığı için binaların sarsıntıya karşı dayanıklı olduğunu söylemek mümkün değil.”
‘BİNANIN YENİ OLMASI DEĞİL DEPREM DAYANIM RAPORU’NUN SAĞLAM OLMASI ÖNEMLİDİR’
Yeni daire alanlar Dr. Kaptan’ın birkaç önerisi var. Önce binanın depreme dayanıklılık raporunun incelenmesi gerektiğini söylüyor: “Mümkünse yeni bir daire alıp binanın depreme dayanıklılığını ölçtürecekler. Bağımsız kurumlardan veya devlet üniversitelerinden karneleri olup olmadığını sorsunlar. Ya da talep etsinler. 2.5 milyon liraya daire satan biri binasına güvenirse size 30 bin liralık sarsıcı direnç raporu verir. Bu raporu güvendikleri inşaat mühendislerine göstersinler. Yaşadığımız depremler sonucunda yıkılan binaların büyük çoğunluğu Marmara Depremi’nde binaların yıkılma sistemi ile baş başa kaldı. Marmara Şoku’ndan önce de mevcut olan Sarsıntı Yönetmeliği’ndeki ilk kural; yumuşak tüy hastalığının kalıcılığı. Binanın zemin katındaki duvarları kaldırıp dükkan yapmak… Taşıyıcı olmadığı düşünülen duvarlar kaldırıldığında alt katın zayıflatılması ve üst katlara göre daha hareketli hale getirilmesi, insanlar için ölümcüldür. binalar. Bunun sonucunu Marmara Depremi’nde ve ardından gelen depremlerde gördük. Başka bir kısa sütun sorunu var. Kısa kolon, aynı kattaki kolonlardan daha kısa olan kolonlara denir. Yer açmak için onları kesip yok etmek felakettir.”